Tüpler, yumurtalıklar ve etraflarındaki bağırsak gibi dokular arasında oluşan Tuboovarian abse alt karın ağrısı, ateş ve kanda lökosit yüksekliği ile ortaya çıkar. Antibiyotik tedavisi uygulanan hastalığa bazen cerrahi olarak müdahale etmek gerekir.
Kişinin yaşı fertilite üzerinde direk etkiye sahiptir. Hemen herkes kadının yaşı ilerledikçe gebe kalma potansiyelinin azaldığından haberdardır.
Su gebeliği olarak da adlandırılan bu durumda gebelik kesesini oluşturan zar ve plasenta oluşurken bu yapıların içinde bir bebek bulunmaz. Tanısı ultrasonda embriyo ve kalp atımları görülmesi gereken haftalarda kesenin boş olarak izlenmesiyle konur.
Tüp bebek tedavisinde kullanılan tartışmalı tekniklerden birisi de kültür ortamında insan emriyolarının gelişimini desteklemek üzere "besleyici hücreler"in (farklı türdeki hayvanlardan farklı hücre tipleri) kullanımıdır.
Günümüzde tıp çevrelerinin hemfikir olduğu konulardan biri annelerin bebeklerini emzirmelerinin çok önemli olduğu. Emzirmenin sağlıklı olmasının dışında anne ile bebek arasında özel bir bağ oluşturduğu da bilinir.
Kısırlık tedavisi sırasında çiftlerin çoğunda cenin (embriyo) gelişmesine rağmen gebelik olmaz. Döllenme olmasına rağmen gebelik oluşmamasının nedeni çoğu zaman embriyonun rahime yerleşme safhasında sorun yaşanması.
Gebeliğin 20. Haftasından önce ya da fetal ağırlığın 500 gramın altında olduğu dönemde gebeliğin sonlanmasıdır. Bu olay kendiliğinden olduğunda spontan düşük adını alır.
Erkekler kadınlarla kıyaslandığında çok duygusal değiller. Ancak söz konusu kısırlık olduğunda, erkekler de bir hayli hassaslaşabiliyor. Çocuğu olmayan çiftlerin %30 - 50'sinde problemin erkekten kaynaklandığı düşünüldüğünde haksız da sayılmazlar.
Yardımcı üreme tekniklerinin geniş olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte pek çok kısırlık nedeni saptanabildi. Bunlardan biri de "erken yumurtalık yetmezliği" olarak adlandırılan ve daha önce tanınmayan bir kısırlık sebebi.
Her geçen gün yeni yöntemlerin keşfedilip uygulandığı tüp bebek tedavisi konusunda son dönemde gündeme gelen HLA-G gerçekten bir mucize mi yoksa sadece hastalara gereksiz umut vaad eden bir uygulama mı?